BİR GERİLİM ÖYKÜSÜ -2
Köy
evi deyince benim aklıma; İki katlı, bacasından duman tüten, bahçesinde minik
domatesleri olan bir ev gelmişti. Ama onun yerine karşımda bir villa görüyorum.
Babam, anneme adresin kesin burası olup olmadığını soruyor. Annem de şaşkınlıkla
adresin yazdığı kâğıda bakıyor ve “vallahi burası” diyor. Neriman zengin mi
olmuş? Yok artık!
Neriman
teyzeyi görkemli kapının önünde görününce anlıyoruz doğru yere geldiğimizi. Yanında
da yüzünde her daim sevimsiz bir sırıtma olan kocası Salih duruyor. Oldum olası
sevemedim şu adamı. İyi ama bunlar nasıl almış ki bu evi? Üstelik havuzlu,
bayağı lüks bir villa.
Arkada
da takkeli bir amca yürüyor. Herhalde bu Neriman’ın babası hacı amca. Annem
bahsetmişti. Acayip dindar bir adammış, bütün köy tanırmış onu. Hacı amca gelen
gidenle hiç ilgilenmeden bahçeyle uğraşırken Neriman ve kocası yapmacık bir
neşeyle bizi karşılıyorlar. Hiç hoşlanmasam da mecburen kocası Salih’i de öpmek
zorunda kalıyorum. “Kız! Kocaman olmuşsun” diye omzuma vurup bir kahkaha
patlatıyor çok komik bir şey söylemiş gibi. Evet, otuz yaşındayım da ondandır. Adam
sakız gibi bir şey. Sanki kime bulaşsam diye düşünüyor gibi sürekli. Hiç sevmem
şöyle insanları zaten. Hep de beni bulur. Öpüştükten sonra Neriman başlıyor
kocasının işlerini anlatmaya. Yok inşaat işine girmiş de yok çok kazanıyormuş
da yok söylemesi ayıp durumları çok iyiymiş de… Söylemesi ayıpsa niye
söylüyorsun diyesim geliyor ama yutuyorum. Malvarlığını anlatmayı bitirince de bana
dönüyor ve tepeden tırnağa beni süzüyor. Ne düşündüğünü anlamak mümkün değil. Büyük
ihtimalle, “Parmağında yüzüğü yok”, “Hala bekar mı bu” gibi şeyler söylüyordur
içinden. Ha tabi son duruma uygun olarak, “Hem bekar hem fakir” diye ekliyor da
olabilir.
Neyse
ki konu açılmadan içeri geçiyoruz. Salon tahmin ettiğim gibi kalabalık.
Teyzeler görev yerlerinde oturuyorlar. Gözler cin gibi, fıldır fıldır dönüyor.
Bir anda ter basıyor. Benim bunlarla aşık atmam mümkün değil. Adamın bekar olup
olmadığını gözünden anlar bunlar!
Elini
öptürmek için çok kararlı bir şekilde bekliyor teyzeler. Sıvışmak mümkün değil
gibi gözüküyor. Ben köşeye doğru bir hamle yapıyorum ama annem hemen beni
dürtüklüyor. Mecburen başlıyorum sıradan öpmeye. Hepsi de teker teker beni
öpüyor. Of! Dudaklarını da değdiriyorlar. En sevmediğim şey. Öpüşme faslı
bitince usulca bir köşeye geçip oturuyorum. Şu anda durum normal. Yemeklerini
yiyorlar. Daha çok öğrencileri kuşatmış durumdalar, “Dersler nasıl, kaça
gidiyorsun, ha üniversite, karnen nasıl, ne demek bizde karne yok, yok canım
yalan söylüyor bu…”
Oturduğum
yerden etrafıma bakınıyorum. Hangisinden soru gelir acaba? Şu köşede oturan
yelekli olandan mı? Direk gözlerimin içine bakıyor çünkü. Avını yakalamak için
odaklanan bir şahin gibi keskin bakışları. Kesin anladı yaşımı! Kat kat
göbeğinden zor ulaştığı baklava tabağına doğru eğiliyor. Lokmayı ağzında
çevirirken gözleri bende… Şimdi geliyor diyorum fakat “Neriman börek yapmadın
mı gı?” diye bağırınca rahatlıyorum. Meğer Neriman teyze benim arkamdaymış, ne
zaman gelmiş ki oraya? Yürürken de mi ses çıkarmıyor bunlar ki hiç duymadım? Başka
bir tanesi ise etrafı gözetliyor. Kime bulaşabilirim diye. Bir an göz göze
geliyoruz ve ben yutkunuyorum. Etrafıma bakıyor hiç kocaya benzer bir şey var
mı diye. Kesin soru geliyor. Dur, ben ne diyecektim? Altı ay önce tanıştık
Hakan’la, yengeç burcu, yok yok akrep miydi yoksa?
“Kızım”
diyor tiksintiyle karışık bir surat ifadesiyle, “Üstünde tüy var senin.” Annem
de, “ben sana söylemiştim” gibisinden bir bakış atıyor. Ben de hiç çekinmeden, “Kedim
var da ondandır” diyorum. Ayy, kedi de neymiş… Süpür süpür tüyleri bitmezmiş… Az
önce bir kadının köşeye sıkıştırdığı çocuk da, “adı ne” diye atlıyor. “Tekila”
diye cevap verince köşeden çıkan Neriman’ın babası hacı amca, “Tövbe yarabbi
tövbe estağfurullah” diye söylenmeye başlıyor. Annem bana, “adamın hacı
olduğunu, yanında nasıl tekila dediğimi” soruyor hiddetle. Ne var canım! Kedi
tekila içiyor demedim ya, adı tekila dedim. Bir anda etrafı “cık cık cık”
sesleri doldurmaya başlıyor. Hacı amcanın arkadaşları da salona gelmiş meğer.
Adamların hepsi “tüh tüh” gibi bir şeyler söylüyorlar.
“Kızın
alkolik mi Ayşe ablaaa?” diye soruyor kızın biri ağzını yayarak. Annem gözlerini
açıp, “ne münasebet” diyor sinirle. İyi! Ortalık şimdiden karıştı. Neyse ki
Neriman konuyu değiştirip koltuk takımını tam on bin Türk lirasına aldığını
anlatmaya başlayınca bütün ilgi oraya yöneliyor. “Fadime’ninkilerden pahalı”
sesleri yükseliyor gruptan ve Neriman’ın koltukları kabarıyor. Fadime zaten her
aldığını pahalı söylüyormuş, onun kocası ne iş yapıyormuş ki… Herkes içten içe
kıskanıyor Neriman’ın zenginliğini. O da bunu hissedince bu defa da perdelerine
geçiyor. Onlar da altı bin Türk lirasıymış. Yine kıskanç bakışların arasında ne
kadar zengin olduğunu anlatmaya devam ediyor bir süre.
Neriman’ın
konuşması bitince ağzı yayık olan kız nişanlısını her detayına kadar anlatmaya
başlıyor. Çok yakışıklı, işinde gücünde, efendi, evi var, arabası var… Bayılmak
üzereyim. Teyzelerden de koro halinde, “Oooo” sesleri yükseliyor. Kız bütün
detayları anlatıp, bitirdiğinde Neriman bana dönüyor. İşte o an!
“Eee
İpek, senin düğününü ne zaman göreceğiz?”
Annemle
göz göze geliyoruz. Tamam, panik yok! Fakat tam ağzımı açtığım sırada annem,
“Önümüzdeki kış” diyor ve ben de “Daha karar vermedik” diyorum. Ne! Böyle
konuşmamıştık! Tuhaf bakışmaların arasında annem, “İpek biraz nazlı” diye
geçiştiriyor. Bunun üzerine otuz yaşında olduğumu söyleyince gülüşmeler oluyor.
Hayali sevgilimin mesleğinin doktor olduğunu söylüyoruz. Samatya’da çalışıyor. “Aaa
bizim yeğenim de orada doktor” diye atlıyor biri. Heh çok güzel! “Aaa dahiliye
mi!” diyor bu kez, “Vallahi bizimki de dahiliye”. “Soyadı neydi bu Hakan’ın?”
“Demirci”
diyorum bir çırpıda. Kadın “hmmm hiç duymamıştım” diyor ağzını yamultarak. Ne
zaman, nerede tanıştınız soruları başlıyor. Onları bir şekilde geçiştiriyorum
ama Neriman’ın gözü bende. Baştan aşağı süzemeye devam ediyor. Terliyorum.
Vallahi anladı. Atmaca Neriman’dan saklayabileceğimizi sandık? Biri de kaç
yaşında diye soruyor. Bir süre cevap veremiyorum. Unuttum! Şüpheli bakışmalar
oluyor yine. İnsan sevgilisinin yaşını unutur mu? “Otuz iki” diyebiliyorum
sonunda. “Burcu da akrep!” diye saçma bir çıkış yapıyorum panikle. Gözlerinde
tuhaf bakışlar beliriyor. Onu da yanlış söyledim ya! Yengeç olacaktı. Of! hepsi
birbirine girdi zaten.
“E
bir fotoğrafını göstersene şu Hakan’ın” diyor Neriman bu kez. Fotoğraf! Hiç
fotoğraf yok ki. Bunu düşünmemiştik! Annemle göz göze geliyoruz. O da çaresiz…
“Şey...
Fotoğrafı yok…”
Birbirlerine
bakıyorlar. Her şey anlaşıldı! Rezil oldum. Neriman’ın yüzünde bir zafer
ifadesi beliriyor. “Benden kaçar mı” dercesine. “Fotoğrafı nasıl yok” diye
sesler yükseliyor bu kez. Şimdi ne yapacağım? Az sonra olacaklar gözümde
canlanınca fenalık geçirecek gibi oluyorum; “Yalan mı söyledin? Bekar mısın?
Hem de otuz yaşındasın…”
O
anda kapı hışımla çalıyor. İçeri giren polisleri görünce şok oluyorum, “Salih Pekmez
burada mı?” diye soruyorlar. Neriman’ın kocasını. Neriman da, “Ay ne oldu memur
beyler?” diye yerinden fırlıyor.
“Bizimle
merkeze kadar gelmesi gerekiyor.”
Bir
anda sesler yükseliyor. Salih’in yüzü bembeyaz… Annemle babam da şaşkınlıkla
birbirlerine bakıyorlar. Teyzeler şokta. Meğer adam bir evi on kişiye satmış. Milleti
dolandırmış. Şimdi anlaşıldı villaları, koltuk takımlarını nasıl aldıkları. Polisler
kollarından tutup götürürken Neriman bayılmak üzere. “Püü! Yazıklar olsun!”
sesleri yükseliyor teyzelerden. Hacı amcanın arkadaşları da, “Hırsızlar!” diye bağırıyor.
Fakat
hacı amcanın kalbini tutmasıyla yere düştüğünü görmem bir oluyor. Zavallı adam
damadının hırsız olmasını kaldıramadı tabi. Hemen ambulans çağırıyoruz. Biz evden
çıkıp hastaneye giderken, Salih hapse doğru yol alıyor. Böylece Neriman’ın
kocasının adı hırsıza çıkıyor. Köy çalkalanıyor, herkes Neriman’ı konuşuyor. E
tabi benim olayımı herkes unutuyor. Yıllar bile geçse hatırlayacaklarını da hiç
sanmıyorum. İster istemez sırıtıyorum. Zira dedikoducuların başı Neriman köyün
eline yüz yıllık bir malzeme vermiş bulunuyor çünkü. Bir daha milletin bekar
diye dedikodusunu yapsın da görelim… Unutmadan; Hacı amcaya üzüldüm tabi.
Vicdansız sanmayın beni.
Okumak isteyenler için 1.bölüm; Bir gerilim öyküsü 1.bölüm
Nefessiz okudum gerçekten,vay neriman vaayy..
YanıtlaSilhahaha:)
SilAh o her an nereden soru gelecek diye beklemeler gerçekten geriyor insanı.Neriman'ın sonu da iyi olmuş doğrusu.Güzel olmuş,kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilteşekkür ederim:)))
SilBir ziyaret de böyle atlatılmış. İsteyerek sırıttım:))
YanıtlaSilhahah:))
SilTek bir kelime aslında SANANE... keşke diyebiksek ve o andaki yüz ifadesini gorebilsek😁 ipek üzülmesin hiç bak biz evlendik çocuk yaptık o teyzecikler şimdide çocuğa verdiğim ek gidadan tutta iki yaşına kadar emzirmeme kadar karisiyorlar yani bitmiyorlar 😣😣 eline sağlık son güzel olmus😀
YanıtlaSilVe SANANE düyanın en güzel sözcüğü:)
Sil😀😀
SilHala evlenmiyor musun sorusu mahalle baskısı gibi resmen 😉
YanıtlaSilaynen öyle:)
SilOh olsun Neriman'a :D Teyzelerle uğraşmak zor ya :D Nerimanlar'ın gerçekte evin çalışanları çıkması klişeni bir son bekliyordum ama güzel ters köşe oldum :D
YanıtlaSil:))) Beter olsun
SilNe kadar meraklı insan vardır değil mi? O ortam ne güzel anlatılmış.Sürüklüyor insanı.
YanıtlaSilSevgiler.
Çok güldüm. Hakettiklerini bulmuslar ne diyelim 😊
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim:)
Sil1. bölümü okumadım da bu bir hikaye serisi midir?
YanıtlaSilSeri bir şekilde okunuyor ne güzel. :)
2 bölüm şeklinde yaptım:) Bu sondu. Bir gerilim öyküsü diğerinin adı. İsterseniz okuyabilirsiniz:)
SilBu bölümler arasında bağlantı kurabilirsin. Okumak isteyenler için kolaylık olur. Düzenlemeyi seçip, 1. bolüm deyip seçiyorsun bağla dedikten sonra 1.bölüm link adresini yazıp tamam diyorsun. Belki de biliyorsundur da.
SilAklıma gelmemişti. Teşekkür ederim.
SilNeriman' ın şimdi gerçek dertleri oldu. Başkasının özel hayatların dert edinemez artık:)
YanıtlaSilAynen öyle:)))
SilHer satırı bir gülümsemeyle okudum :D
YanıtlaSilBeğenmenize çok sevindim:)
Sil:)))))), ne yazayım bilemedim çok güldüm..
YanıtlaSil:))) Güldürebildiysem ne mutlu bana
SilYalnız tesadüfün böylesi diyesi geliyor insanın. :)
YanıtlaSilİlahi adalet:P
SilYa çok tatlı bir yazı olmuş.Neriman da kocası da hak ettiğini bulmuş :)
YanıtlaSilteşekkür ederim:)Evet, iyi oldu onlara:)
Sil:) :) :)
SilEline sağlık.. Keyifli bir öyküydü.. :) gülümseyerek okudum.
YanıtlaSilGüzel yorumun için teşekkürler Momentos:)
Silheeeey çok güzeldiii çok sırıttım yaaa :)
YanıtlaSilOLEY! beğenmene çok sevindim:)))
SilÇok hoştu gerçekten, elinize sağlık, en çok Tekila'nın isminin sebep olduğu gerginliği sevdim:)) devamını bekliyoruz, sevgiler:)
YanıtlaSil:) Bir arkadaşım kedisinin adını bomonti koymuştu da ondan esinlendim:) Bu öyküyü burada bitirdim ama başka öyküler yazacağım:)
SilHahahahaah mükemmel!
YanıtlaSilKahkahalarla okudum. hele o görsellere bittim :)
Çok sevindim beğenmenize:)))
SilHer satırı soluksuz ve gülümsemeyle okudum canım. Harikasın :)
YanıtlaSilÇOK teşekkürler:)))))))
YanıtlaSilHahahaaa ilahi valla ne kadar da güzel miş her zmaanki gibi meraklı tazecikler iş başında 😁 ellerine saglik canm 💕😊
YanıtlaSilçok teşekkürler:)))) Onlar hep iş başında:)
SilÇok güzel bir gerilim öyküsü olmuş. Gözlemleriniz süper:)
YanıtlaSilSoru sormazsa ölecek hastalığına yakalanmış teyzelerin olmazsa olmazıdır yelek. O kısımda koptum :)
Kaleminiz çok başarılı. Tebrikler...
çok teşekkürler:)) Hahah değil mi, yelek olmazsa olmazları:)
SilSakız Salih'in hazin sonu da olabilirmiş öykünün adı :))
YanıtlaSilYolun düşerse kahve içmeye bana da beklerim...
Tabi ki:)
Sil